Bölüm 3 Aileler Arasında İlk Erotizm Kıvılcımı
Bir cumartesi günü, Turgut – Selin çiftinin evinde toplanmıştı ‘Kankalar’. Turgut ve Selin ortalığı toplarken diğerleri OKEY oynamaya başlamıştı. Kenan, karşısındaki Yeşim’le Fuat ise karşısında oturan Aslı ile eş olmuşlar, Kenan ile Yeşim grubu üstünlük kurmuştu. Öyle ki Kenan ile Yeşim resmen göz göze bakışıp anlaşır, birbirlerinin talimatına göre ellerini açar olmuşlardı. Bu duruma bozulan Fuat ise bir arkadaşına mesaj yazar gibi Aslı’ya eksik taşını sordu ve telefonunu masaya koydu. Aslı birazdan cevap yazdı. Taşın kendisinde olduğunu gören Fuat’ın aklına gelen yöntem belki de olayların fitilini ateşleyen eylem olmuştu. Yere telefonunu düşüren Fuat, onu almak için eğildiğinde taşı çorabının üzerinden ayak parmakları arasına sıkıştırıp, doğrulduğunda masa altından Aslı’nın bacak arasına doğru uzattı. Bu sırada tabi plansız olarak Aslı’nın bacaklarına sürtünen ayağı, kasıklarına da çok yaklaşmıştı. Oyun içinde hile yapmanın verdiği heyecanla, kasıkları arasında Fuat’ın ayağının olması karışık hisler uyandırmıştı Aslı’nın kafasında. Bu durumu etrafı toparlamak ile meşgul olan Turgut ve Selin de gördüler. Tabi benzer karışık duygular onların da içinden gelip geçti.

Bu misafirlik, Kenan ve Yeşim’in farkında olmadan yaptıkları uzun bakışmalar, Fuat ile Aslı arasındaki taş alış-verişi ve Selin ile Turgut buna şahit olmaları ile grup arasında daha sıcak, daha çok eğlence amaçlı bir arada olma arzularının artmasına sebep olmuştu. Benzer oyunlar sonraki haftalarda sıklaşarak artmış, hile için yapılan gizli hamleler ile erkekler ve kadınlar arasında adı olmayan, masum sayılabilecek bir çekim meydana gelmişti.

Bir kış akşamı Fuat ile Yeşim’in evinde oynanan pişti sonrası Aslı bir kış tatili önerisinde bulundu. Olasılıklar ve seçenekler düşünüldükten sonra Uludağ’da dağ evi kiralanıp, hafta sonunun burada geçirilebileceği kararlaştırıldı. Bursa’da karların yağdığı bir Şubat günü teleferikle geçtiler Uludağ’a. Kiraladıkları ev, kayak merkezine yakın, iki katlı, ahşap görünümlü, birinci katında geniş bir salon ve mutfak, ikinci katında 4 yatak odası bulunduran güzel müstakil bir evdi. Öğle vaktinde geldikleri Uludağ’da akşam vaktine kadar kayak merkezinde düşe kalka kayarak vakit geçirdiler. Eve geldiklerinde hepsinde bir yorgunluk vardı. Saat 22.00 olduğunda herkes yatak odalarına çekilmişti. Çiftler ilk defa birbirlerine bu kadar yakın odalarda yatıyorlardı. Aralarında başlayan çekim ve yakın mesafelerde yatmanın verdiği dürtü ile yorgunlukların atılmaya başladığı gece yarısı saatlerde yatak odası katının koridoru odalardan gelen inleme sesleriyle doldu. Bir odadan başlayan hafif inleme sesi diğer odadan gelen sesle artmaya başlamış, bir müddet sonra sanki birbirlerinin seslerini bastırmaya çalışan bir yarışa dönüşmüştü. Sabah kalktıklarında herkes duşunu almış ve aşağı kata geçmişlerdi. Ortalık hoş ve iç gıdıklayan sabun ve şampuan kokusuyla dolmuştu. Erkekler üzerlerine birer tişört ve uzunca şortlarını giymiş, kadınlar ise biraz dar sayılabilecek pijamalarının üzerine eşarplarını bağlayıp mutfağa, kahvaltı hazırlamaya geçmişlerdi. Gece ortalığı kaplayan inleme seslerinden sonra, pijamaların arkasındaki yuvarlak hatlı kalçalar ve bir yandan saçlarını örtme telaşıyla bağlanmış olan eşarpların oluşturduğu tezatla üç erkek arkadaş, oturdukları yerden bu üç muhteşem kadını izlemeye koyulmuşlardı. Selin’in “Beyler kahvaltı hazır” ikazıyla kendilerine geldiklerinde üçünün de önlerinde istemsiz oluşan mini çadırlar bayanların gözünden kaçmadı tabii ki. Bayanlar birbirlerine bakıp şımarık gülüşmelere, kıkırdamalara mani olamıyorlar, bazen de fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. Kahvaltı bitip, ortalığı toparladıklarında Yeşim biraz kar yürüyüşü yapmayı teklif etti. Dışarıda soğuk ama güneşli bir hava vardı. Kayak yapmak niyetinde değillerdi ama hepsi de kayak elbiseleri giymiş, ellerinde kayak çubuklarıyla yürüyorlardı. Kafile halinde çıktıkları yolculukta bir müddet sonra düzenleri bozulmuş, Aslı Fuat’ın omzuna kolunu atmış, Fuat da onu belinden tutarak yürütürken, Yeşim Turgut’un elinden tutmaya başlamış, Selin de biraz önce sendeleyip bileğini burktuğu için Kenan’ın kucağında evlerine geri dönmüşlerdi. Eve geldiklerinde Kenan’ın ilk işi Selin’in botlarını ve kayak tulumunu çıkartmasına yardımcı olduktan sonra daracık taytıyla kanepeye yatırmak ve ayak bileğini ovalamak oldu. Hastaneye gitmeyi düşündüklerinde ise Selin masajın iyi geldiğini, acının geçtiğini, bir şeyinin olmadığını söyleyerek vazgeçirdi arkadaşlarını.