hayat sert ve acımasız
hayat sert ve acımasız
— alıntıdır–
Bu herife ne kadar kızgın olsam da yatakta içimdeki orospuyu ortaya çıkarması ona karşı tüm kızgınlığımı alıyor. Evliliğimizin ikinci yılı bitmek üzere ama her fırsatta o uzun sikini içime dayamaktan vazgeçmedi. Evde sevişmediğimiz köşe yer kalmadı. İlk günlerimizdeki erken boşalma derdini de çabuk atlattı. Uzun boyu ve iri gövdesi beni cezbetmişti zaten. Ben de ortalama Türk kadınına göre uzunum ve ufak tefek bir adam yanımda komik olurdu. Ailemin serseri bu herif diye karşı çıkmasına rağmen evlenmiştik. 24 yaşında kız oğlan kız girdiğim gerdek yatağımızdan ertesi öğleden sonra çıktığımızda her yerim spermleri ile kaplı idi. Çekingen kız olarak girdiğim yataktan defalarca boşalan bir yarak delisi olarak çıkmıştım yani. Dolaptan hiç eksik etmediği tahini pekmezli tatlıları yer sonrasında bunları bir avuç sperm olarak geceleri bana hediye ederdi. Bazen memelerimin üstüne çokça da kadınlığıma. Sıcak sıcak içimi doldurunca boşalmam şiddetlenir kendimi daha kadın hissederdim. El değmeden koca koynuna giren ben gündüzleri muhafazakar bir okulda modern giyimli ama kapalı bir öğretmen geceleri ise daima sert 17 santimlik sikin üzerinde zıplar olmuştum. Sever her defasında uzunluğunu söylemeyi.
Üç gün önce yine işsiz olması, iş aramaması, benden ve annesinden aldığı paralar ile at yarışı oynaması gibi konulardan kapıştık. Evlendiğimizde çalışan ayrıca bir sürü projeleri olan adam gitmiş tam bir taşra serserisi gelmişti yerine. Ama yine de dün gece tatlı dili ve tatlı siki ile yine aklımı almış her şeyi unutturmuştu. İçime girmeden bir kere parmakları ile avucuna boşaltmıştı, birden fazla kere de kadınlığımının içinde iken geniş omuzlarını tırnaklayarak. Sikmeyi sevdiği iri göğüslerim arasına boşalırken suratıma kadar tadına alıştığım dölleri ile kaplamıştı yine. Döllerini her yerimde istiyordum sıcak sıcak yüzümde, ağzımda ama en çok da içimi yaka yaka kadınlığımda. Pestil gibi yattık.
Sabahın sekizi gibi kapı çaldı. Alt kat üst kat hep tanıdık komşular, iki göbek öteden bile olsa akrabalar. Geceliğim üstüne uzun sabahlık geçirdim, iyi ki de geçirmişim. Üç tane tanımadığım adam.
– Ali evde mi yenge
– Evde
– Bir çaya gelelim demiştik sabah haberi var.
Arkamdan Ali’nin sesi geldi.
– Selçuk abi hayırdır.
– Evine bir çaya gelelim dedik. Yanlış mı yaptık.
Ali’ye baktım suratı panik halde. Herifler ise içeri girmiş bile. Odamıza girdim başıma evde taktığım örtüyü, içime uzun kollu penyemi üzerine bolca eşofmanımı giydim.
İçeri döndüm. Selçuk denen, otuzbeş belki kırk yaşında siyah takımlı beyaz gömlekli kolunda dev gibi altın saat olan bir tip, koltuğa oturmuştu bile, diğerine,
– Sen git kahvaltılık bir şeyler al abim de gelecek yenge ile tanışmamıştı. Diğer suratsız çam yarması belindeki silahı göstere göstere ayakta dikildi hemen arkasında
– Ali biraz bana yardım eder misin dedim. Ne olduğunu anlamak için.
– Korkma yenge. Ali bize biraz borç yaptı. Defalarca konuştuk. Şimdi abim gelecek senet yapacağız Ali de bize yardımcı olarak hem senetleri ödeyecek hem de işi olacak.
– Ne borcu ne senedi ne işi diye bağırdım.
Ben sinirden geberirken sakince anlattı mafya bozuntusu. Arada Ali’ye bağırmalarımda filan sustu ama kendi anlatacağını başından sonuna anlattı. Benim saf salak serserim önce bahise oradan kumara sarmış. Meğerse iş olmuyor diye bıraktığı işteki tüm gelirleri de bunlara kaptırmış. Şimdi üçyüzbin alacakları varmış. Uzun anlattığı hikayeden anladığım benim kocamın sabıkası filan olmadığından ona bir dükkan açıp dükkan üzerinden para ve kaçak malları döndürecekler. Kabul etmez ise bugün evde değerli ne varsa almaya, kocamı uyarmaya ve bir hafta içinde paralarını üçyüzelli olarak istediklerini söylemeye gelmişler.
Kapı tekrar çaldı. Abisi geldi markete giden öküz ile. Kardeşinden oldukça kısa , kel kafalı, göbekli ama aynı pis kare surat. Giydiği kısa kollu penyeden taşan kolları ile tam bir öküz. Kardeşinin iki renk koyusu zenciye yakın, kırkın üstünde yaşı.
Gitti baş köşeye oturdu o da.
– Hoca hanım ile tanışmamıştık dedi. Ben Servet. Cevap vermedim. Kardeşinin anlattıklarını o da anlattı. Kahvaltımızı hazırla da yiyelim daha rahat konuşuruz dedi.
– Gidin evimden diye bağırdım. Bu mafyaları nasıl soktun hayatımıza.
Hiç tepki vermeden konuştu Servet.
– Bak yenge buraya aile olmaya geldik. Biz mafya olsak Ali’yi döver sokak ortasına bırakır gelir evinde kıyıda köşede ne varsa alır giderdik. Ailesine filan rahatsızlık verirdi. Hadi kalk bak Ali hala sağlamken sofrayı kur. Korumaya da el etti. Poşetler mutfağa taşındı. Yarım saate ağlaya zırlaya salona sofra kurdum. Aleni tehdit etmişti herifler. Korumam ben ağamlar ile aynı masaya oturamam diye ağzına iki lokma attı. On dakika sonra gönderdiler onu da aşağıya. Bomboş dolabımız bir anda yüzlerce liralık kahvaltı ile dolmuştu.
Kahvaltıda Ali’ye işe anlattılar. Çayı biten Selçuk bardağını uzattı çay diye. Kalkmadım yerimden. Servet az evvel ne dedim ben sana kızım dedi. Ali’ye baktım yere bakıyor. Kalktım çay koydum hayvanlara bir iki kere. Mutfağa geri döndüm, oturdum. Ellerim titreye titreye bir çay içtim. Bir onbeş yirmi dakikaya Servet girdi mutfağa. Elinde bir tomar senet.
– Ali ile anlaştık ama senin de evet demen önemli. Çünkü sen de aileden olursan bir sorunun olmaz
– Benim ailem var zaten dedim.
– Bak anlamıyorsun. Ali bize iş yapınca sen de bacımız oldun. Selçuk’a kalsa borçlu adamları dövüp evlerindeki avuçlarındakileri yağmalayarak tahsilatı yapar. Karılarına kızlarına bile rahat vermez. Sen de güzel kadınsın seni de üzerdi. Ama sen de karşı çıkmaz isen kimse sana evine dokunamaz. Bizim bacımız kardeşimiz olursun.
Cevabımı beklemeden gitti şerefsiz. Ulu orta sözümüzü dinle namusun da gider tehdidini yapıp. Ali’yi de peşlerinde götürdüler. Evde kalmaktan korktum. Çantamı topladım kalbim yerinden çıkacak gibi koşturup arada ağlama krizlerine girerek. Annemin kapısında Ali’yi aradım. Anneme onun iş için şehir dışında olduğu yalanını atacağımı bu hafta eve gelmeyeceğimi söyleyip kapattım suratına. Makyaj ile ağlamaktan şişmiş suratımı düzeltip annemin evine girdim.
Anne ve babamın söylenmeleri ile berbat geçen bir haftadan sonra eve geldiğimde Ali’ye boşanma niyetimi söyledim. Bana süre ver çözeceğim bunları dedi. Yine kavga ettik. Neyi çözdü ki şimdiye kadar. Gece kanepede yattı. Ertesi iki gün de eve gelmedi. Cumartesi sabaha ablama gidip boşanma kararımı anlatmak için evden çıktım. Evin arkasındaki dar sokağa döner dönmez bir el ağzımı ıslak bir bez ile kapattı, bir başkası belimden kavradı bir arabanın içine atıldım.
Burnumdaki ağır ilaç kokusu azalıp kendime geldiğimde gözlerim ve ağzım kapalı idi. Belki bir onbeş dakika sonra her ikisi de açıldı. Karşımda on gün önce evime gelen iki öküz. Çantamın içinden cep telefonumu bulup kapattılar. Bağırmalarıma tepki vermeden durdular. Minibüs gibi geniş karşılıklı oturulan arabanın kapısı bir çiftliğe gelince açıldı. Çekiştire çekiştire beni eve soktular. Büyük bir toplantı odasından geçirip en son geniş bir salondan içeri bıraktılar. Odanın bir ucundaki masada Servet neredeyse otuz metre uzağındaki diğer masada Selçuk. Dev gibi iki ekranda tv yayını ve güvenlik kameraları.
– Hani eşkiya değildiniz lan korumasız bir kadını mı kaçırıyorsunuz.
Selçuk abisine baktı. Servet sakin bir sesle konuştu.
– Ali dünkü borcunu ödemedi. Bir de üstüne üstlük bizim otu eksik teslim edip piyasada satmaya kalkmış. Serhat bulmaya gitti onu. Sen burada iken Ali daha çabuk ikna olur.
Bağırdım küfür ettim. Kapıyı yumrukladım. İlgilenmediler bile. Selçuk ağlamam bitince kalkıp bir bardak su verdi.
– Hadi kendine de bize de çay koy. Abim şekersiz içer benim ki de şekersiz ama açık
– Sen koy çayını it dedim. Der demez de bir tokat indi suratıma yere düşünce kolumdan tutup bir tane daha geçirdi. Yerde yığılı kaldım.Bir iki dakika geçti. Servet geldi yanıma
– Bak ne dedim sana bacımızsın bizim, bacımız kal. Abine hakeret etme. Kalk bir çay koy.
Sularına gitmek dayak yememek için en iyisi. Gittim iki kere çay servisi yaptım. Dışarıda bir koşuşturma sesleri oldu. İçeri beni kaçıran ayılardan biri ve düzgün giyimli ama kirli sakallı genç birisi girdi.
– Getirdim iti dedi. Sonra bana baktı. Nereden buldunuz bu malı yeni mi?
Servet ayağa kalktı.
– Kapa çeneni lan. Azra Hocam, Ali’nin karısı saygısızlık yok. Bu da Serhat hocam bizim en ufak kardeş.
– Ali nerde diye bağırdım. Burada bak dediler güvenlik kamerasını göstererek.
– Ali biraz hırpalandı abla. Ama senin burada olduğunu söyleyince ona söz vermiştim, benden ayrılmasın diye yaptım bunları dedi. Akşama kadar parayı da aldığı malı da getirecekmiş.
– Sikime getirir dedi Selçuk.
– Salın pezevengi akşama kadar her şeyi hazır ederse karısını eve bırakırız.
Mafyasınız, eşkiyasınız laflarımı dinlemediler yine. Yerde sürüklendiğini tekmelendiğini seyrettim Ali’nin dev güvenlik kameralarından. Arabaya çuval gibi atıldı. Selçuk öküzü gelip boynumu kıracak gibi sıktı.
– Sakın bir daha bize hakaret etme Ali’den beter döverim seni.
Dakikalarca ağladım ağlamam kesilince tekrar çay istediler, bu sefer ikiletmedim kalktım getirdim.
Neredeyse tuvalete bile gitmek için büyük abiden izin alacakları bir ortam. Telefon çalıyor abilerine bakıyorlar açabilmek için. Odanın yarısı abileri için dolaplar ile ayrılmış diğer yarısında iki kardeşin masaları. Korumaları çağırıp kebap sipariş ettiler. Kebaplar gelince sofrayı kur talimatı verdi bana Selçuk. Kıpırdamayınca Selçuk ayağa kalktı kollarını sıvadı. Servet sadece Selçuk diye sinirli seslendi. Selçuk baş ucumda durdu. Ayak sürüyerek kalktım. İçerden talimatlar yağdırarak salata hazırlattılar. Abilerinden izin alarak rakı koydurdular masaya. Üç tabak görünce masada Servet kızıp bir tabak daha koydurdu. Sonra bana döndü
– Kocan ne zaman gelir belli olmaz. As şuraya paltonu.
Palto dediği yazlık kabanım. Çıkardım. İçimde uzun kollu gömleğim ve uzun yere kadar eteğim var. Gömlek de yeni moda bol kesim şansıma. Yoksa göğüslerim ortaya fırlayacak. İyi ki ablama gideceğim diye açık bir şey giymemişim içime. Dar bir şey giyince ablam yine kilo almışsın laflarına başlar. Ali istemediği için türban değil başörtüsü var başımda. Ayağımda da yol yakın diye giydiğim babetler.
Ne babam ne Ali rakı içer. Tarifle rakı bardaklarını buzlarını hazırlattılar. Ağzı tıpalı şişeden rakı dökemediğimden güldüler. Serhat aldı elimden koydu rakılarını. Kendi aralarında muhabbete daldılar. Suyu biten bana uzatıyor ben de dolduruyordum. Okul ile ilgili sorular filan sordu Servet. Kısa cevaplar vermeme rağmen beni de soktular muhabbetin içine. Bir şişenin dibine vurmuşlar ikinciyi bana açtırıp kahkahalar ile futbol karı kız muhabbeti filan yapıyorlardı. Bana hizmetçi gibi masayı toplattılar. Üç tane sade kahve yaptırıp son kalan kadehlerini içmeye başladılar. Serhat öküzü aniden sordu
– Yenge güzel kadınsın niye Ali gibi bir çulsuz ile evlendin.
Ne cevap verilir bu hayvana.
– Sevdik birbirimizi dedim.
– Sevilecek gibisin gerçekten diye kahkahayı patlattı.
Selçuk hayvanı da
– Sen de üniversiteye gidip şehirdeki tüm travestileri sikmesen düzgün bir kız bulurdun dedi
– Ne yapalım lan karılar iki sikişte al beni diye kapıya geliyordu. İbneler iki tokatta kaçıyor.
– Başlamayın bunun ibne sikişlerine yine diye bağırdı Servet. Alkolden onun da kelimeler zor çıkıyordu ağzından.
Gaza gelip
– Benim yanımda böyle konuşamazsınız dedim.
Tepki ummadığım yerden geldi.
– Sana ne dedik lan. Sus onlar benim kardeşim. Serhat kocası gelene kadar kapa şu kaltağın ağzını. Oda buz kesti bir anda Selçuk da Serhat da sustu. Servet’e baktım kara suratı sinirden morarmış alnında damarlar dehşet bir görüntüde idi Serhat boğazımı sıkarak ağzıma bir bez doladı. Sonra deri bir kayış ile ayakuçlarına masa altına ellerimden bağladılar. Çırpınırken yerde sürükleyip tokatlayarak. Yerde bacaklarımdan sürüklenirken kahkahalar attılar Ayaklarını seyrederek bir yarım saat ağladım.
– Gitsin biraz meyve yıkasın diye bağırdı Servet. Serhat ellerimi çözdü. Ağzı kapalı kalacak dedi. Meyve yıkarken Serhat geldi yanıma. Ağzımdaki bezi de çıkardı.
– Abim sinirlendiğinde kaç. Yıkar ortalığı. Seni de bizi de döver. Git meyvelerini sen soy sakinlesin.
Tamam dedim. Ağlayamıyor sadece titriyordum. Çıkmadı mutfaktan. Ne var gibi baktım suratına.
– Var mı tanıdığın güzel bir öğretmen arkadaşın bana da evlen diye baskı yapıyor.
– Niye seninle tanıştırayım? Mafyaya gelin mi istiyorsunuz? Güldü. Vücudumu süzdü.
– Bu lafı abime de söyledi dayaktan altı ay kan işe. Kızım üniversiteli çok karı senin gibi laflar etti. Ama bir altıma yatan kuyruğa girdi sonra. Güzel bir karı bul bana senin gibi olsun ama uzun boylu büyük göğüslü.
Kıçını dönüp gitti. Elim ayağım titremeye başladı yine. Tuvalete girip bir on dakika sakinlemeye çalıştım. Bu adamların suyuna gidip buradan kurtulmalıyım. İyiden iyiye çirkin muhabbetlere girdiler. Meyve tabaklarını verdim. Serhat kaşı ile Serveti işaret etti. Onun yanına oturdum. Elmasını armutunu kesmeye başladım. O ise bir sigara kağıdına tütün ve bir şeyler döktü sardı. Yakınca ağır bir koku yayıldı. Ben de alayım mı diye izin istedi Selçuk. Al ama bokunu çıkarma dedi.
– Sigara içer misin dedi. Arada sırada tek tük deyince bana da sarıp verdi bir tane. Bir nefes çekmem ile içip dışıma çıkarak öksürmeye başladım.
– Ne bu dedim. Anlattılar alay ede ede içindekinin tütün olmadığını. Kalkıp su içtim. Onlar içmeye devam ediyordu. Çektiğim bir nefes ve odadaki duman sakinleştirdi beni titremem geçti. Selçuk ve Serhat dev tv karşısındaki kanepede yayılmış sarılı sigaralarını içiyor, Servet ise bana tek tek üzümlerini, kirazlarını ayıklatıyordu. Arada kanepedekiler dolaptan bira su gibi şeyler istiyor onları getiriyor küllüklerini boşaltıyordum. Durumuma buradaki tutsaklığıma alışmış gibiydim. Kocaman oda üst üste içtikleri sarma sigaralar, içindeki otun ve rakı kokusu içindeydi. Benim bıraktığım sönmüş sigarayı Servet tekrar yaktı. Bana da uzattı bir nefes daha alıp tekrar öksürüğe boğuldum. Ne yapıyorum ben böyle diye düşündüm. Bu kanepeden hiç kalkmak istemiyordum. Ama bir istekleri olduğunda koşup hemen dolaptan getiriyordum. Gözlerim yanıyor ama vücudum tatlı bir uyuşukluğa teslim oluyordu. Yediğim tokatların acıları kayboldu sanki. Servet kalktı kanepeye yanıma oturdu. Sigarayı elimden aldı.
– Sevdin galiba akşam giderken sana sarıp veririz bir iki tane. Akşam giderken sözleri rahatlattı iyice. Evimde yatağımda uyumak Ali’nin uyurken arkadan sarılması erkekliğinin hafif hafif batmasını istiyordum.
– Bak öyle değil diyerek. Nasıl içime çekeceğimi gösterdi. Bir sigarayı konuşmadan paylaştık. Sigara bittiğinde niye içtim ki diye düşünmeye başladım.
– Ali çok seviyor seni. Haklı ama biz de çok sevdik.
Teşekkür ettim iyi bir adam galiba, yarıda kontrolsüzce gülmeye başladım. Servet yeni bir sigara getirdi. Birer nefes çektik. Her nefeste bu kanepeyi daha çok seviyordum. Derisi ne güzel kokuyor ne güzel uyunur bunun üstünde.
– Bak hamarat kızsın. Ne alıyorsan okuldan üç katını vereyim. Gün içinde bizim çayımızı kahvemizi yap biz de güzel akıllı birini görmüş olalım bahane ile.
– Hizmetçi olmak için mi okudum ben dedim ama yine kontrolsüz bir kahkaha attım.
– Ne hizmetçisi bak bugün neler yaptık ise günümüz aynı geçecek. Şimdi normal bir sigara yakmış yine elden ele geçiriyorduk. Birbirimize omuzlarımız değerek oturuyor tvdeki müzik kanalını seyrediyorduk. Kliplerdeki her şeye gülüyordum.
– Hatta dedi Servet. Selçuk oradan Ali’nin senedi getir bakalım. Selçuk bir senet ile geldi. Eliyle git diye işaret etti tekrar Selçuk’a.
– Bak dedi işi kabul edersen bu senedi de al yırt at. Senet neydi ki? Üzerinde elli bin yazıyor.
– Kabul etmiyorum ama edersem de bugünküler dışında başka iş yapmam dedim.
– Tabii ki yapmazsın. Fazladan bir iş var. Akşamları ayaklarıma tuzlu su yapar karım yıkardı esk**en, şehirli olunca iki yıldır yıkayan yok.
– Şaka mı bu ben yapmam öyle şey. Ayak tuzlama mı diye gereksiz bir kahkaha krizine daha girdim. O da benimle güldü. Ortam iyice bulanıklaşıyordu artık.
– Öğretirim ben sana dedi. Ayağa kalkarken elime senedi verdi. Bak Ali artık sana ellibin borçlu, getirteyim buraya da döv dedi. İkimiz de kıvranarak güldük.
– Benim çok acil işemem lazım dedi. Buna da güldüm.
Serhat’a bir sigara işareti yaptı. Masasının üzerinde kalanlar ile yarım bir sigara sardı Serhat. Elimdeki senede bakıyordum salak salak. Servet havlu verin bana diye seslendi. Panik ile ben ayağa kalktım nedense. Mutfakta dediler. Tuvaletin kapısında pantolonunu ilikleyen Servet’e havlu verdim. Selçuk birer bardak bira koysana bize diye seslendiğinde bir tepsiye üç bardak doldurup geldim. Yolda yarısını döke döke servis yaptım. Her döktüğüm bardakta katıla katıla güldüm. Parmaklarım ıslanmıştı. Servet bir kağıt mendil ile tek tek sildi parmaklarımı.
Gidip kanepeye oturdum. Servet elindeki sigarayı yaktı bir fırt çekti. Kapı açıldı. Öküzlerden biri büyük bir leğen ile girdi içeri. Leğeni ayak ucuma koydurdu.
– Bak sana öğreteceğim şimdi
– Deli misin yıkamam ben ayak filan.
– Seninkileri yıkayacağım öğrenince benimkileri yıkarsın. Yine kahkahalar ile güldük. Elime elindeki yarıya inmiş sigarayı verdi. Tek çekişte tamamını bitirdim, gözlerim karardı, neredeyse elimden zorla aldı sigarayı. Senedi de aldı elimden. Elli bin kaybettin bak dedi. Katılarak güldüm tekrar. Klipte birisi zıplıyordu çok salak diye ona da güldüm. Önüme yere çocuk gibi oturdu. Kel kafası parlıyordu. Buna da güldüm. Oflaya puflaya sanki zorlanıyormuş gibi ayakkabılarımı çıkardı. Sen ciddisin diye çığlık attım.
– Ne kadar güzel bir duygu olduğunu görünce abin için her akşam yapacaksın sen de.
– Abimi diyeyim sana
– Evet
Babet çoraplarımı çıkardı ayağımı dumanlar tüten sıcak suya soktu. Gıdıklandım. Ayağım bile olsa kocamdan sonra bir erkek ilk defa vücuduma değiyordu. İki ayağımı da suya soktu, biraz bekle dedi. Getirdiğim biradan bir yudum içip kalktı. Elinde iki yastık ile gelip arkama sokuşturdu. Parfümü ne yoğun ne kadar erkek. Gözlerimi kapattım, Ali’nin göğüslerime fışkıran sıcak dölleri geldi gözümün önüne.
– Bunu da unutma sakın dedi. Çevremdeki herşeyi film izler gibi izliyordum. Bira bardağını bana uzattı hiç içmediğimi söyledim. Tekrarladı işimi. Akşam tuzlu sıcak su, yastıklar bir bardak bira. Bir yudum çektim. Ağzımdaki acı sigara tadını aldı. Tadını sevmedim ama ağzımdaki sigara tadını temizlemesi güzel. Bardağı geri alıp bir dikişte bitirdi. Üzerime eğilerek yastıkları kabarttı. Sanki bir şişe parfüm dökmüş üzerine. Tekrar çocuk gibi leğenin önüne oturdu. Parlak kafasına bakıyorum. Çevremdeki sesleri duymuyorum. Kulağımda bir uğultu var sadece canım çikolata istiyor. Bir de bu kanepede uyumak sahilde koşmak da istiyorum.
– Çikolata varsa işi kabul ederim diyorum.
– Sen şimdi gözlerini kapa ve neyi kaçırdığını öğren. Tüm günün yorgunluğu gidecek. Çikolatan gelince hep beraber yeriz.
Maç sesi yok sakin bir müzik mi var? Ayaklarım suyun içinde iki eli iki bileğimde. Kumlarda geziyormuş gibi mutluyum. Parlayan kele bakıyorum. Kafasını kaldırıp bana bakıyor. Gözleri kömür karası dudakları şişkin. Kim bu çirkin adam? Ayaklarımı ne güzel ve sakin yıkıyor. Arada bir elini bırakıp şişeden bira içiyor. Dolaptaki biralar bitti o zaman. Parmaklarımı tek tek okşuyor. Gözlerim kapanıyor açılıyor. Islak sıcak elleri dizimin üstüne kadar bacaklarımı okşayarak sıcak suları yayıyor. Yere kadar olan eteğim ne zaman sıyrıldı? Dizlerime kadar sıyrılmış bembeyaz bacaklarım arasında daha kara duruyor cildi. Eteğimin ortasını bastırıyorum açılmasın diye. Bir yudum daha içip bira şişesini bana uzatıyor. Şişeden lıkır lıkır içiyorum bu sefer. İçimdeki yangın sönmüyor. Tam tersine Ali’yi istiyorum. Çikolata ve Ali’nin güzel siki ihtiyacım bunlar.
Baş parmağımda farklı bir his var. Aşağıya bakınca gördüm ayak parmağımı emiyor. Gülüyorum yine. Hava mı karardı içerisi loş bir karanlıkta. Çikolata değiyor dudaklarıma ağzımı açıp ısırıyorum. Tutmaya çalışıyorum. Serhat’in sesi.
– Ben ağzına veririm sen gözlerini kapat. Yine kıkırdıyorum. Ağzına veririm dedi. Kardeşin terbiyesiz diye gülüyorum. Oysa abisinin ağzına veriyorum. Abisi ne yapıyor ki şimdi. Gözlerimi açıyorum. Ayak tabanlarımı öpüyor. İki eli hala ıslak sıcak bacaklarımı dizlerime kadar okşuyor.
– Çikolatan geliyor kalın kocaman aç ağzını. Kocaman bir parça çikolatayı dudaklarıma sürte sürte ağzımın içine sokuyor.
– Abi tamam bu diyen Serhat’ın sesi ile ne tamam diye düşündüm. Sonra boynuma yumuşak bir el değdi. Yavaşça boynumun kenarlarını sıktı.
– Ayak masajını bu tamamlar sakın unutma diyen Serhat’ın sesi. Boyun masajı. Yavaşça boynumdan aşağıya kayıyor. İki el gömleğimin düğmelerini açmaya başladı. Ne güzel diye düşünüyorum hiç yorulmadan düğmelerim de açılıyor. Rahat rahat uyurum bu kanepede. Sanki o anki derdim buymuş gibi. Selçuk’u merak ediyorum. Bir on dakikaya gelecek diyor birisi hangisi anlamıyorum.
Gömleğimin tüm düğmeleri açık. Yaz günü içimde sadece sütyen. Boynumdaki iki büyük el okşayarak üstten göğüslerimi avuçluyor. Durun ama diyorum. Ama derken ne yaptıkları veya nerede olduğum hakkında bir fikrim yok. Aşağıdaki elle bacaklarımın daha üst yerlerinde neredeyse bacak arama kadar girecek.
– Abi çok güzelmiş memeleri lan orospunun diyor Serhat.
– Orospu değilim ben diyorum. Gömleğimin önünü kapıyorum tekrar. Servet’in bacakaramda ayakta dikildiğini fark ediyorum. Özür dile çabuk diyor. Özür diliyor Serhat gülerek. Elleri gömlek üzerinden memelerimde ama hala. Bacaklarımdan ayrılan Servet üzerime eğiliyor, kocaman dudakları şimdi memelerimi emmekte alttan sıkmakta. Ali’nin de böyle dört eli olsa ne güzel olurmuş gibi bir rüya görüyorum. Başımı arkama koydukları yastıklara attım. Haklılarmış yastık getirmekte. İki el memelerimde geziyor bir dudak boynumu yalıyor. Taş gibi lan memeleri bu kadar büyük beklemiyordum diyor birisi.
– Abi dayanamayacağım ben diyor Serhat.
– Ulan sabret öküz. Selçuk’un fikri idi otu verip uçurmak karıyı. Dır dır eder şimdi. O da gelsin yarak oyunu oynarız bu karıyla.
– Evet lan at gibi karı imiş gerçekten. Sabaha kadar bırakmam.
– Bizim abin ile işimiz var bu akşam. Biz gidince senin.
Aklıma sadece takılan yarak oyunu ne oldu? Bir de akşam gitmeyecek miydim?Göğüs uçlarımın aynı anda ezilmesine ise hiç dayanamam. İnledim. Sütyenim ne zaman bu kadar sıyrıldı da memelerim dışarı fırladı.
– Eteğini çıkaralım mı dedi Servet?
– Niye dedim?
– Islanmasın. En iyileri abileri galiba. Haklı yardım ettim çıkarmasana. Tekrar diz çöktü önüme bacakarama yerleşti parlak kel kafası. Ali’nin bu pozisyonda saçları çok iyi gözükür ben de ellerimi saçlarına geçiririm beni öpmesi için. Kel kafayı tutmak nasıl olur ki? Kayıyor ellerimin arasından. Kendisi bastırıyor kafasını bacakarama sakalları batıyor derime. Sabah külot giymemiş miydim? Ben her sabah giyerim. Ne zaman çıkardım?
Ali çok güzel öperdi oramı. Ama bu adam doğrudan dilini soktu galiba içime. Geri çekilmeye çalışıyorum. Bir dil ilk kez içimde. Bir dil bu kadar sert olabilir mi, içimde ne güzel dönüyor. İki kocaman el de göğüslerimi ezdikçe eziyor. Dili içimde geziniyor. Kalın kara dudakları kadınlığımı tamamen kaplıyordur. Yaladığı en tatlı ammış, teşekkür mü etmem gerekiyor. Göğüslerimdeki eller gömleğimi sütyenimi tamamen çıkartıyor. Başörtüm de çıkmış. Kaymak gibi amcığı var diyor arada Servet. Dudaklarımı ısırdığımı terlediğimi fark ediyorum. Dili bir makine gibi çalışıyor. Aa Selçuk da geldi.
– Başlamışsınız şerefsizler.
– Abim sen gelene kadar siktirmedi. Yarak bulmaca oynarız dedi.
– Oha nasıl kocaman bembeyaz lan bu karının memeler. Sikecem abimin bu oyunlarını da kafadan sikelim işte.
Yarak bulmaca mı yarak oyunu mu ne kararsızlar. Bacakaramdaki dil arka deliğimi gezinip bızırıma bastırınca titreme geldi yine.
– Karı ikinciye gelmek üzere abi. Birinci gelmem ne zamandı ki? Dört el memelerim ve boynumu kavrıyor. Biri parmaklarını ağzıma sokuyor. Ali niye dilini içime sokmamış ki. Ali sikerken ki gibi bağırıyorum.
Dayanılmaz bir bağırma çırpınma isteği var içimde. Kalçalarımı havaya kaldıramıyorum altı el kanepeye bastırıyor. Karı amma çırpınıyor lan diyor birisi. İçimdeki dil çıkmıyor hala. Dil döne döne geziyor. Başım dönüyor. Kadınlığımda korkunç rahatlama var. Çok ıslağım. Lan yirmi dakika am yalayan var mı Servet sapığından başka diyor diğeri. İçeri taşıyın karıyı diyor Servet’in sesi bu. Yirmi dakika mı o kadar sürmemiştir veya sürmüştür.
Havada uçuyorum. Serhat bu kucaklayan.
– Karı uçtu lan sağlam otmuş diyor birisi.
– Zor tutuyorum kendimi am göt dalacam şimdi karıya. Taş gibi karıymış lan iyi o gün evinde sikmediniz.
– Servet’in uzun süreli planları it abin görür görmez uzun süreli mal buldum diye yapmış planını.
Yatağın üzerinde otururken etraf netleşiyor biraz. Ben çıplağım çevremde ellerinde birer bira şişesi olan üç herif. Üçü de donları ile oturmuşlar. Önleri şişmiş. Servet kıl yumağı göbekli kapkara bir herif. Selçuk daha düzgün ama hafif kilolu. Serhat en sportif kaslı kollar, kılsız bir üst. Çok susadım deyince bira uzatıyorlar. Güzelmiş tadı. Aralarında çırılçıplak oturmaktansa nedense hiç rahatsız değilim. Bakmıyorsunuz bana değil mi diyorum. Tabii ki diyor Selçuk.
– Ben gideyim artık diye söze başlıyorum.
– Tamam gideceksin diye sözümü kesiyor Servet bir eli bacağımı okşarken, Selçuk’un elisi göğsümü okşuyor. Ama para kazanacağın küçük bir oyun var. Zararsız. Güzel tatlı sulu amcığına dokunmadan oynayacağız. Para kazanılan zararsız bir oyun mu? Ali’nin de hoşuna gider böyle oyunlar.
– Sikelim artık patlayacağım diyor Selçuk.
– Selçuk oynamasın o zaman diyorum.
– Siktir git Selçuk diyor Servet kahkaha atıyoruz.
– Çok basit diyor Servet. Sesi hep sakin. Eli ise bacak arama kadar çıkmış ıslaklığımın yayıldığı yerleri güzelce okşuyor. Senin gözlerini kapayacağız. Herkes için bir dakikan var. Gözlerin kapalı iken hangimizin aleti, elinle veya ağzınla anlamaya çalışacaksın. Üçte üç yaparsan maaşına ikibin lira zam. Bilemezsen akşamları üçümüzün ayağını da yıkayacaksın.
– Ağız olmaz dedim.
– Sen bilirsin dedi. Bilemezsen gider para gelir ayak yıkama.
Önleri hepsinin kabarmış. Biraz oyun oynayıp gitmenin ne zararı var. Hem amıma zarar vermeyeceklermiş. Bacakaram hala ıslak ama. Gözüme uçaklardaki gibi bir bant taktılar üzerine de tülbentimi geçirdiler. Hiç bir şey görmüyorum artık. Yatağın kenarına oturdum. Bir el elimi tuttu. Sert sıcak bir siki tutturdu. Oradan taşaklarına kadar indirip onların üzerinde gezdirdi. Siki iyice kavradım. Kalınlığı Ali’nin gibi. Ali’yi iki elle okşarken tam gelirdi ellerim. Ölçtüm iki elimle bu çok az kısa. Taşaklar ve çevresi kılsız. Birisi sırtımı boynumu öpüyor. Sert siki iki elim ile sarıyorum. İkinci geldi. Elimde oynadıkça dikleşti, yine iki el ölçeyim dedim. Elim çevresini saramadı başı dışarda kaldı. Ne bu böyle Ali 17 cm diyorsa bu 20 dir en az. Bırakmak istemiyorum elimden. Elimin içinde damar gibi atıyor, şişiyor. Taşakları daha büyük tekrar baş kısmını okşadım. Gözümün önünde dev bir sik canlandı. Oynadıkça daha sertleşti. Uzaklaştı üçüncü geldi. Aynı kalınlıkta ama boyu daha kısa. Yoksa biraz daha mı kalın. Elim çevresini saramıyor. Çok mu kalın ensemde gezinen bir dil var başım dönüyor. Sadece bundan eminim Servet olmalı bu tam onun tipi. Çevresi boru gibi elim kesinlikle saramıyor.
– Üçüncü Servet, ilki Selçuk, diğeri Serhat dedim.
– Bir doğrun var hangisi söylemeyiz kaybettin istersen bir şans daha verelim.
– Tamam bu sefer kazanacağım.
Gözlerim kapalı yatağa sırt üstü uzattılar. Aynı anda iki elime birer sik tutturdular. Kafam karışık sol elimdeki sik ayrılıp dudaklarımın üstüne vurmaya başladı. Ucunu dilledim. Hımm bu kanepedeki Servetin kokusu eminim. Kalın kısa kütük ama çok kalın. Servet dedim. Bravo dediler. Şimdi iki elimde iki kardeşin siki. Uzun kocaman yirmilik sik dudaklarıma çarpıyor.
– Bol bol zamanın var diyen Servetin sesi. Okşa tatlarına bak karar ver. Bunları derken eli bacakaramda. Amcığın sırılsıklam hoca hanım. Çocuklar bu karının amcığı da götü de el değmemiş gibi. İki eli bacaklarımı iyice açıyor parmakları am dudaklarım üzerinde geziyor. Oradan aldığı suları deliklerim arasında gezdiriyor. Bacaklarımı kapamıyor daha açıyorum.
Diğer daha kısa Ali’ninkine benzeyen sikin başı ağzıma giriyor. Kalınlığı da Ali gibi. Rahatlıkla başını dilleyebiliyorum. Dev olanı elimle okşuyorum. Ağzımı siken el göğüslerimi okşuyor. Bu eller tanıdık. Serhat’ın okşaması. O dev Selçuk’a ait demek ki. Ağzıma gömülüyor iyice aynı anda da bir parmak amının içinde, Selçuk’un siki ise elimde onun elleri göğsümde.
– Abi patlatacaksın karıyı baksana daracık diyor Selçuk. Amcığımın girişindeki sertliği fark ettiğimden ağzımda hala Serhat’ın siki var. Amıma yara yara gireni değil siktiğim karı bir daha gelir lafını düşünüyorum. Abilerindeki siklerden sonra bununkinin nesi varmış ki.
– Başını aldı bile orospu. Daracık lan kocası sikmemiş bunu.
Sonra bağırıyorum. Gözümdeki maskeyi ağzımdaki siki çıkartıyorlar. İki kardeş omuzlarımdan bastırmış, abileri bacaklarımı iyice açmış abileri yaka yaka giriyor. İçime giren bir kol sanki kızlığım bu kadar acı vererek yırtılmamıştı. Kıllı bir göbeğin yaklaştığını görüyorum. Kasıklarımız birleştiğinde duruyor.
– Yanıyor lan bu karı.
Evet yanıyorum. Kıpırdayamayacağım kadar kalın içimdeki. İçimdeki hayvana çık diyorum. Göğsünü yumrukluyorum acıdan. Dinlemiyor bile git gellere başlıyor sert sert vuruyor kalçalarımız birbirine. Kalçalarımı alttan kavramış diz çökmüş şekilde girip çıkmakta. Diğerleri siklerini okşayarak gösteriyi seyrediyor.
– Ağlattın lan bu karıyı da diyor Serhat. Yanaklarımdan acıdan yaşlar süzülmüş. Serhat zorla ağzıma sokuşturuyor sikini. Hareket edemiyorum. O sikini oynatarak ağzımı sikiyor. Çekil lan deyince Servet, çıkıyor ağzımdan. Bacaklarımı katlayıp kıllı vücüdu ve göbeği ile üstüme abanıyor. İçim yırtılıyor hissediyorum. Top olmuş altında eziliyorum.
– Amma çabuk boşalıyor lan bu karı. Tam yarak hastasıymış. Amımdaki sızıya rağmen kıvrınıyorum altında. Bu kadar genişlemiş olamaz içim. Yatak çarşaflarını tutmaya çalışıyorum.
– Sevdin mi lan yarağımı? Dedim size değil mi bu karıdaki am da göt de hepimizi alır diye. At gibi karı lan. Sert sert vurdukça acı artıyor amım kasılamayacak gibi genişlemiş sanki.
– Sevdin mi lan yarağımı diye tekrar bağırdı. Acı ve zevk çığlıklarım arasında göğüs uçlarımı emiyordu.
– Boşal hayvan dedim. Der demez tokatı yedim. Daha da hızlandı. Sadece acı ile bağırıyordum. İçine boşalma biz de gireceğiz daha dedi birisi. Hırlayarak aniden çıktı içimden. Hava boşaldı sanki vajinamdan. Ensemden kendine doğru çekti. Burnumun ucundaki sik eşek siki gibi mor dev başlı sahibi gibi yamuk yumuk kapkara. Bu nasıl girdi içime. Kökünden tutup suratıma vurdu. Kapalı ağzıma yanağıma bastıra bastıra sikiyle dövdü. Göğüslerimin arasına sokar sokmaz da fışkırdı. Sıcak sıvısı yanağımdan boynuma aktı. Son bir fışkırma burnuma çarptı. Kendime gelemeden kaldım bir süre. Bir el bacaklarımdan çekip yatağın kenarında ters döndürdü. Göbeğimin altına yastık koydu.
– Göte bak lan dedi. Hiç sikilmemiş değirmen gibi.
– Hadi çabuk bitir işini dedi Servet. Karılar yemeğe bekler.
Sızlaması geçmemiş amıma uzun kalın bir şey girmeye başladı. Selçuk bu dedim. Elimle dudaklarım ve burnuma kadar fışkıran ağır kokan dölleri alıp yüzümü çarşafa sildim. Servet’in eşek sikinden sonra daha rahat girdi ama hayvan herif sonuna kadar batırınca gözümde şimşekler çaktı. Bağırdım yapma diye durmadı. Çok uzun.
– Siktiğim en sıcak am lan bu, gavur amı gibi dedi.
Serhat da başucuma oturdu. Ağzıma bir kaç kere bastırarak sikini soktu. Sanki sikilen ben değilim bir film izliyorum. Ne istiyorlarsa uyuyorum.
– Çok azdırdı lan beni sabahtan beri. Abim yüzünden gelir gelmez sikemedik aklım hem karıdaydı. Patlayacam birazdan.
– Korunuyorum ben zaten dedim. Niye dedim ki. Ortamı hiç bozmak istemiyorum. Bir de amının döl dolmasını çok seviyorum. Dibime kadar bastırmadığı sürece içimdeki sik Ali’ninkinden daha çok zevk veriyor. Ağzımı siken Serhat göğüs uçlarımı sıkıyorken abisi kalçalarımı yavaş yavaş tokatlıyor. En güzel sik en sevmediğim kardeş de çıkıyor. Arkamdan o kadar sert vurmaya başlıyor ki Serhat’ı çıkarıyorum ağzından ben boşalamadan o boşalıyor içime.
– İliğimi emdi lan karı. Hadi sana kolay gelsin. Biz kaçtık.
Dakikalardır yaladığım Serhat boşalmamış. Onun siki de Ali den kısa ama kökü kalın abisinin tersine bembeyaz güzel bir sik.
– Gel yıkan bakalım diyerek elimden tuttu kaldırdı.
Etrafı şimdi fark ediyorum büyük bir oda bir aynalı dolap, iki deri koltuk, beni üzerinde siktikleri dev gibi bir yatak, bir tane küçük bir yatak. Bir bira şişesinin dibinde kalanları içiyorum iyi geliyor. Banyoya girip içimdeki dölleri yıkamak akıtmak ve ılık su mutlu etti. Daha saçlarım şampuanlı iken Serhat içeride.
– Sana su ve vitamin getirdim. Bu da havlu. Şunları iç hasta olma.
Dışarı çıktığımda yatağın üzerine oturmuş altında donu var sadece.
– Gel bakalım, diye elimden tutup odanın arkasından açılan bir koridora çıkarttı beni. Koridorun sonundaki kapı bir iki merdiven ile inilen pis bir depo. Ayakta iki kişi dikilemez. İçi bomboş duvarları nemli. Suratımı nemli duvara yapıştırdı aniden
– Ali gelene kadar gece burada mı kalmak istersin. Benimle yatakta mı?
– Niye böyle yapıyorsun. Burada kalamam ben.
– Eğer bizim sözümüzden çıkarsan buraya kaparım seni fareler ile yatarsın
– Burada bırakma beni.
– Tamam o zaman. Bu gece çok eğleneceğiz. Vitaminini aldın değil mi
– Aldım.
Elini havlunun zor sardığı kalçalarıma attı.
– Amın beni istiyor değil mi? Islaklığın süzülmeye başlamış
Evet. Bacakaram terden veya banyodan değil am sularımdan ıslak. Peşi sıra odaya yürüdüm. Yatağın kenarında dikildi.
– Otur ve sikimi em.
Sikilmek istiyorum içim alev alev.
– Bir damla bile ziyan olmazsa seni sikeceğim.
Bana bakan dikleşmiş siki ağzıma alıyorum. Bir damla bile damlatmamam lazım elini amıma atıyor. Parmağı kolayca içime kaydı bile. Nasıl bu kadar ıslağım. Ali birçok kere ağzıma fışkırmıştı ama ilk fışkırmadan sonra hemen çıkartır tükürürdüm. Damla düşmemesi için daha derinde iken boşaltmalıyım. Niye bu kadar dert ediyorum ki. Başı tamamen ağzımda sikinin kökünü okşuyorum. Göğüs uçlarım acıyacak kadar sertleşti. Kendi kendime boşalabilirim. Sikini iyice bastırdı ağzıma. Yarıya kadar almışımdır zor nefes alıyorum.
– Geliyorum yut hepsini.
Boğazımdan bir şeyler akıyor. Tedbirsiz yakalandım. Öğüre öğüre boğazımdan akmasına izin veriyorum.
– Tamamını temizle
Ağzımdan çıkan sikten süzülen dölleri de yalıyorum. Başından hafif hafif fışkıran dölleri dilim ile topluyorum. Tadı kıvamı bir garip. Ali den daha ekşi spermlerinin tadı. İşim bittiğinde siki tükürük kaplı.
– Sen yat şuraya
Yatağa uzanıyorum.
– Bak yere bir şey damlamış. Parmağının ucundaki spermi göğüse mi sürüyor.
– Özür dile
– Fark etmemişim
– Özür dile
– Niye ki?
Tokat atıyor sağ mememe. Acı dayanılır gibi değil.
– Özür dilerim
– Yarağımı istiyor musun?
– Evet
– Seni kaç kere boşalttığımı sayamayacaksın hoca hanım.
Gözlerimi tekrar bir bant ile kapadı. İki koluma temas eden iki deri kayış ile ne oluyor diye sordum.
– Çok güzel bir oyunumuz daha var. Senin o güzel amcığını ve memelerini yalayacağım. Sadece kıpırdamadan yatmanı istiyorum.
Aynı şey bacaklarıma da yapıldı. Üzerime eğilen ağırlık bu gece dudaklarımla buluşan ilk erkek oldu. Diğerleri sikip gitmişti. Dudakları dudaklarımı ezdi. Önce tepki vermedim ama kısa sürede dilimi yakaladı. İyi öpüşüyor gerçekten ama ben içimde hemen bir sik istiyorum. Ateşim çıktı sanki dayanılmaz bir enerji içindeyim. Göğüslerin taş gibi lan diyerek biraz diliyor uçlarını. Vakit kaybetmeden aşağıya iniyor.
– İyi temizledin mi amını
– Evet
Dili bızırıma yapıştı bir parmağı ise içimde. Kollarım bacaklarım açılmış bağlı ama kalçalarım yükseliyor yatakta. Am dudaklarım eziliyor dişleri ile. Bağırıyorum. Bu sefer dudakları arasında çekiştiriyor. Göt deliğim okşanıyor yalanıyor. Parmakları bızırımı okşuyor. Ellerim ile kafasını bastırıp boşalmak istiyorum. Bağlı kollarım çırpınıyor. Kalçalarımı havalandırıp dilini kaşık gibi sokup yalıyor.
– Siktirmedin mi hiç bu götü
– Hayır
– Amını kimler sikti?
– Bu güne kadar sadece Ali
– Ali’nin mi bu am?
– Evet
Amıma bir tokat atıyor çığlık atıyorum.
– Bu am Ali’nin değil artık orospu sana yarak yok. Ayağa kalktı. Ne oldu neredesin sorularına cevap vermedi. Sağ ayağıma deri bir kayış daha bağladı. Sorularımın hiç birine cevap yok hala. Boşalmak üzereydim. Hala kıvranıyor vücudum sıcak basmasından.Kulağıma eğilip kulak mememe dişlerini geçirdi.
– Sen sadece bir amsın, kocaman bir am.
Bir vızıltı duyuyorum. Bacak arama yumuşak titreyen bir şey değiyor. Önce amının alt kısımlarına değiyor eliyle düzeltince bızırım ve amının girişini titretiyor. Yumuşak titreyen vızıldayan bir plastik. Ne olduğunu bile soracak halde değilim. Vücudumdaki kan oraya toplandı. Sanki bir dil aynı anda en hassas yerlerimi eziyor inanılmaz hızlı darbeler ile. Zaten kıyısında bırakıldığım orgazm çok çabuk geliyor. Bağlı kollarım ve ellerimle bacakaramdaki şeyi atmaya çalışıyorum. Çırpınıyorum sadece. Orgazmım bitmiyor. Belden aşağımın kontrolüm altında olmadığını gözlerimden yaşlar aktığını fark ediyorum. Dakikalarca sürüyor bu rüya tam bitti derken tekrar bacaklarım titriyor. Hafif hafif bir acı başlıyor bir yandan. Rüya kabus artık.
– Yeter yeter lütfen
Tepki yok. Çaresiz kapana kısılmış bir haldeyim ama boşalmalarım acı ile karışık devam ediyor. Karnımda bir sancı var artık. Bir el hissediyorum. Bir tık sesi ile alet duruyor.
– Çok güzeldi seni seyretmek. Söyle bakalım kimin amısın sen
– Senin diyorum
Tekrar çalıştırıyor, yapma çığlıklarıma aldırmadan hassaslaşan am dudaklarım ve bızırım beni tekrar ele geçiriyor. Bir kere daha boşalmam mümkün değil derken karnım karıncalanıyor, bağlı kollarım çırpınıyor. Karnım kasılmaktan acıyor artık.
– Durdur artık. Makine çalışırken tekrar soruyor
– Sen kimin amısın. Çok haklı tek parça bir amım ben. Bu gece kaç kere boşaldığını bilmeyen.
– Sizin diyorum.
– Son kere soruyorum diyerek makinayı hızlandırıyor. Bağıramıyorum bile. Her şey kararıyor. Gözlerimi açtığımda göz bandım yok. Sadece ayaklarım çözülmüş. Dilim damağım yapışmış bayıldım galiba.
– Su
Ayak seslerinin geldiği yöne bakıyorum. Bir bardak su uzatıyor. Ellerimi çözüp elinde az evvel beni çıldırtan alet ile yanıma uzanıyor.
– Kimin amısın sen? Pembe döner başlık vızıldıyor elinde.
– Servet’in mi diyorum
– Aferin sana. Servet’ten izinsiz kimse seni sikemez. Eli ile amımı okşuyor.
– Seni sikmek istiyorum ama ne yapacağız. Telefonu alıp Servet’i arıyor. Abi müsaitsen Azra Hocam sana bir şey soracak. Telefonu bana uzatmış iken bacaklarımı aralamış sikinin başını amıma sürtüyor bile. Çok sert siki. Am dudaklarım sızlıyor.
– Serhat beni sikebilir mi?
– Selçuk ve Serhat için bana sormana gerek yok. Telefonu kapatıp kalçalarımı Serhatın sikine doğru itekliyorum. İçimde hala su kalması inanılmaz. Yavaşça kayıyor içime iki abisinden de kısa olan güzel siki. Kalçalarımız birleştiğinde kalın kökü oflayıp kendimi geri çekmeme neden oluyor. Klasik misyonerde sevgili gibi dudak dudağa sevişiyoruz. Kucağına oturtuyor sonra. Memelerime övgüler yağdırıp yalayarak zıplatıyor kucağında. Saçlarım terden yüzüme yapışmış durumda. Dizlerimde güç kalmayana kadar zıplıyorum üstünde. Sikin kalın dibi üzerinde zıpladıkça girişimi esnetiyor. Saçlarımı geri atıp yüzümü öpüyor.
– Boşalırken adımı bağıracaksın
İnanılmaz ama tekrar boşalacağım. Emdiği göğüs ucumdan karnıma inen bir alev var. İsmini bağırıyorum.
– Sen kimin malısın? İki eli pençe gibi göğüslerimi acıtarak sıkıyor.
– Senin diyorum. Üzerinde orgazm çırpınmalarım sürerken sikini kökleyip göğsümü tokatlıyor. Başıma sancılar giriyor orgazm ve inen tokatın şiddetinden.
– Servet’in
Amımdan çıkıp am sularına bulanmış sikini göğüs arama sokuyor.
– İçime boşalsaydın. Tokatı çakıyor yine.
– Sen karar veremezsin.
Göğüslerimi acıta acıta aralarına fışkırıyor. Kocaman beyaz döller çarpıyor yüzüme. Haklı imiş. Çok güzel sevişiyor.
– Sen daha amına boşalmayı hak etmiyorsun. Git içecek birşeyler getir. Yataktan kalkarken dengem bozuluyor bacaklarım beni zor taşıyor. Göğüslerimi havluya silip dolaptan soğuk birşeyler buluyorum. İçerken sikini gösteriyor. İkiletmiyorum. Aşağıya kayıp tertemiz yapıyorum. Az evvel boşalmış sikin üzerindeki soğumuş dölleri ağzımda yayılıyor. Aferin diyor bu sefer. Duvardaki saat gecenin biri. Yaklaşık altı yedi saattir üç erkeğin oyuncağıydım yani. Yanına kıvrılıyorum.
– Giyin seni eve bırakayım. Ali’yi bana zarar vermeyecekleri koruyacakları sözü ile ikna etmişler. Altı ay için Bulgaristan’a gönderiyorlarmış. Pazartesi, salı bir avukat boşanma evraklarını halledecekmiş. Bir hafta kolu bacağı iyileşsin diye Ali’yi burada tutup haftaya kaçak sokacaklarmış Bulgaristan’a. Kimbilir ne boklara sokacaklar başını. Evin içine dağılmış çamaşırlarımı, kıyafetlerimi bulup giyiniyorum. Arkamdan sokulup kalçalarımı avuçladı o dev çalışma odalarında.
– Seni bu kıyafet ile gördüğümde hemen masaya yatırıp sikmek istemiştim. Nedense bacaklarımı iki yana açıp masaya doğru domalıyorum sadece. Oysa sadece evime gitmek istiyordum ve vücudumu saran sarhoşluk bitmişti. Yere kadar eteğimi belime çekip içimdeki çamaşırın yanından avuçluyor kıçımı.
– Yarağımı istiyorsun değil mi?
– Sik beni lütfen.
– Hala sulu sulu amcığın. Evet nasıl bilmiyorum ama sulu suluyum. Doğrudan dayıyor güzel sikini içime. Bir bıçak gibi yavaşça kalçalarımız değene kadar bastırıyor. Ağzımdan bir uflama çıkıyor sadece. Servet’in dağınık masası üzerine domalmış arkamdaki sikin temposuna uymaya çalışıyorum. Üzerimde sütyenim, gömleğim, başörtüm. Terlemem artıyor. İçimde beklemesi sikini içimde gezdirmesi her defasında farklı açılara amıma vurması. Gerçek bir sikici Serhat. Kalın kökü dibimi buldukça inliyorum kesik kesik.
Ters çevirip masaya yatırdı şimdi. Aralık bacaklarım arasında kaybolan siki ile birlikte dudaklarıma yapıştı tekrar. Tüm yaptıklarımıza rağmen bugün benimle bir sevgili gibi sevişen sadece bu adam. Dilini ağzıma sokup emdiriyor. Benim çığlıklarım yükseldiğinde ağzımdan çıkıp boğazımı sıkıyor, nefessiz kalıyorum bir süre. Nefessizlik aldığım zevki katlıyor. Omzuna sarılıp kendimi ona yapıştırıyorum. Hayatımda ilk defa bir masa üzerinde sikicimin kucağına sarılmış halde boşalıyorum. Belki de en şiddetli orgazmlarımından biri. O ise aldırış etmiyor boşalmama, bacaklarımın titremesine devam ediyor sikmeye. Şiddeltli orgazmın sarhoşluğuna boğazımı sıkan elin acısı eşlik ediyor.
– Aferin hak ettin amına boşalmayı, bağır nereye boşalacağımı.
– Amıma amıma diye sayıklıyorum. Kıyafetler vücudumdaki alevi artırıyor. İçime yerleşip yavaş yavaş akıtıyor döllerini. Damla damla dölleri bugün çok kullanılmış olan kadınlığımın derinliklerini yakıyor. İçimden çıkıp kalçamı öpüyor sonra dişlerini batırarak ısırıyor.
– Toparlan geç oldu dediğinde masadan iniyorum. Yolda döllerinin donuma oradan uzun eteğime aktığını hissediyorum. Sırılsıklam oturuyorum yol boyu. Evin bir sokak arkasında bırakıyor. Çantama göstererek bir sigara ve cep telefonumu atıyor. İnerken başörtümü bulup takıyorum. Kapıyı zor açıp kendimi zorla yatağa bırakıyorum. Sabah soyunduğumda çamaşırımdaki kurumuş döller vücuduma yapışmış, bir kaç küçük kan damlası var. Am dudaklarım kızarmış, içi şiddetli sızlıyor. Boynum, memelerim ve kalçalarımda iri iri morluklar ezikler.